Kumar bağımlılığı tedavisi, yüzeysel yaklaşımlarla değil; bütüncül, bilimsel ve bireye özel bir planlamayla yürütülmelidir. Bu süreç mutlaka uzman bir ekip tarafından yönetilmelidir; çünkü her bireyin bağımlılık öyküsü farklıdır.
Bazı durumlarda, kumar isteğini azaltan ya da dürtüsel davranışları kontrol etmeye yardımcı olan ilaçlardan faydalanılır. Kumar bağımlısı bireylerde, bağımlılığa eşlik eden başka psikiyatrik tablolar da görülebilir. Örneğin; kayıpların ardından gelişen depresyon, kişide umutsuzluk ve boşluk duygusu yaratarak kumarı bir kaçış yolu haline getirebilir. Ya da Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) olan bireylerde, dürtüsellik ve ani karar alma eğilimleri kumar davranışlarını artırabilir. Bu nedenle tedavi sürecinde mutlaka kişinin ruhsal durumu kapsamlı biçimde değerlendirilmeli, eşlik eden tüm durumlar dikkate alınmalıdır. Ancak tedavi sadece ilaçla sınırlı değildir.
Terapötik müdahale, bu sürecin temel taşıdır. Bireysel terapilerde kişiyle; kumar isteğiyle başa çıkma yöntemleri, tetikleyicilerden uzak durma becerileri, stresle sağlıklı şekilde baş etme yolları ve yaşam tarzı değişiklikleri üzerine çalışılır. Kişinin kendisine sınırlar koyması, riskli düşünce kalıplarını fark etmesi ve duygularını düzenleyebilmesi hedeflenir.
Bunun yanı sıra, aile ilişkileri de tedavinin önemli bir parçasıdır. Aile içi dinamikler, çoğu zaman bağımlılığı besleyen veya pekiştiren bir zemin oluşturabilir. Bu yüzden ailenin sürece dahil edilmesi; hem bağımlılığı daha iyi anlamalarını sağlar, hem de kişinin sosyal destek sistemini güçlendirir. Aileye hastalığın doğası, doğru tutum ve iletişim şekilleri hakkında bilgi verilmesi, tedavinin kalıcılığını artırır.