Psikotik bozukluklar, bireyin düşünce süreçleri, algıları, duyguları ve davranışları üzerinde ciddi bozulmalar yaratarak gerçeklikle bağını kaybetmesine neden olan ruhsal hastalıklardır. Temel belirtiler arasında, gerçeği yansıtmayan ancak kişinin değişmez bir kesinlikle inandığı düşünceler (hezeyan) ve dış uyaran olmaksızın algılanan sesler, görüntüler veya duyusal deneyimler (halüsinasyon) bulunur.
Örneğin, bir kişi takip edildiğine, zehirlendiğine veya komploların hedefinde olduğuna inanabilir. Etrafındaki sıradan olayları, kendi inancını destekleyen kanıtlar olarak yorumlayabilir.
Örneğin, bir televizyon spikerinin haber sunarken ona mesaj gönderdiğini düşünebilir veya sokakta yürürken insanların kendisine özel işaretler verdiğine inanabilir.
Halüsinasyon yaşayan biri, olmayan sesleri duyabilir, birinin adını seslendiğini veya tehditkâr konuşmalar işittiğini zannedebilir. Görsel halüsinasyonlarda, çevresindeki nesneleri olduğundan farklı görebilir ya da gerçekte var olmayan gölgeler, figürler veya yüzler görebilir.
Psikotik bozuklukların ortaya çıkış mekanizması uzun yıllardır araştırılan ve hâlâ üzerinde çalışılmaya devam edilen bir konudur. Bu hastalıkların beyin kimyasındaki dengesizlikler, genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin birleşimi sonucu geliştiği düşünülmektedir. Özellikle dopamin sistemi üzerindeki düzensizlikler, algı ve düşünce süreçlerini bozarak hezeyan ve halüsinasyonların oluşumuna neden olabilir.
Ancak, psikotik bozuklukların nedenleri yalnızca biyolojik faktörlerle açıklanamaz.
Çocukluk döneminde yaşanan travmalar, yoğun stres, bazı viral enfeksiyonlar, gebelikte karşılaşılan riskler ve madde kullanımı da hastalığın ortaya çıkmasını tetikleyebilir. Beynin gelişim süreciyle ilgili yapılan araştırmalar, bazı bireylerin psikotik bozukluklara genetik olarak yatkın olabileceğini, ancak çevresel faktörlerin bu yatkınlığı artırabileceğini göstermektedir.
Günümüzde yapılan bilimsel çalışmalar, beyinde hangi değişimlerin psikotik belirtilere yol açtığını anlamaya çalışıyor.
Beyin görüntüleme teknikleriyle, psikotik bozukluğu olan bireylerde bazı farklılıklar tespit edilse de, bu hastalıkların tek bir sebebe bağlı olmadığı, biyolojik ve psikolojik faktörlerin iç içe geçtiği karmaşık bir süreç sonucunda ortaya çıktığı bilim dünyasında kabul görmektedir.
En az 6 ay süren ve bireyin düşünce, algı ve davranışlarında derin değişikliklere yol açan kronik bir hastalıktır. Sanrılar, halüsinasyonlar, düzensiz konuşma ve davranış, duygusal küntleşme ve sosyal olarak içe çekilme gibi belirtilerle kendini gösterir. İşlevsellik belirgin şekilde bozulur ve tedavi edilmezse bireyin günlük yaşam becerileri ciddi şekilde etkilenir. Antipsikotik ilaçlar ve psikososyal rehabilitasyon tedavinin temel bileşenleridir.
Şizofreniye benzeyen belirtiler gösteren ancak 1 ila 6 ay arasında süren bir psikotik bozukluktur. Belirtiler şizofrenide olduğu gibi sanrılar, halüsinasyonlar, düşünce ve davranış bozuklukları şeklinde ortaya çıkar, ancak sürenin kısalığı nedeniyle hastalık bazen tam olarak yerleşmeden düzelebilir. Bazı vakalarda şizofreniye dönüşebilir. Tedavi sürecinde antipsikotik ilaçlar ve psikoterapi önerilir.
Şizofreninin psikotik belirtileriyle, depresyon veya mani gibi duygu durum bozukluklarının bir arada görüldüğü bir bozukluktur. Psikotik belirtiler, duygu durum dönemleri dışında da devam eder. Bu durum, şizofreni ve bipolar bozukluk arasında bir klinik tabloya işaret eder. Tedavide genellikle antipsikotik ilaçlarla birlikte duygu durum dengeleyici ilaçlar kullanılabilir.
Birey, gerçek dışı ancak sistematik ve uzun süre devam eden sanrılara sahiptir. Takip edilme, kıskançlık, özel bir güce sahip olma gibi sanrılar yaygındır. Halüsinasyonlar genellikle görülmez ve kişi işlevselliğini büyük ölçüde koruyabilir. Tedavi sürecinde antipsikotik ilaçlar ve bireysel psikoterapi tercih edilir.
Ani başlayan ve 1 günden 1 aya kadar süren sanrılar, halüsinasyonlar veya düzensiz konuşma ve davranış ile kendini gösterir. Genellikle şiddetli stres veya travma sonrası dönemde ortaya çıkabilir. Belirtiler kısa sürede düzelebilir ve kişi eski işlevselliğine kavuşabilir. Tedavi, belirtilere yönelik destekleyici psikoterapi ve gerektiğinde kısa süreli ilaç kullanımını içerir.
Alkol, uyuşturucu veya bazı ilaçların kullanımı sırasında ya da bırakılma sürecinde psikotik belirtiler görülebilir. Sanrılar ve halüsinasyonlar genellikle maddenin etkisiyle başlar ve vücuttan atıldıktan sonra kaybolur, ancak bazı durumlarda kalıcı hale gelebilir. Tedavi, öncelikle maddenin bırakılması ve psikiyatrik destek sağlanmasını içerir.
Beyin hastalıkları, nörolojik rahatsızlıklar, endokrin bozukluklar veya metabolik hastalıklar psikotik belirtilere yol açabilir. Kişide sanrılar, halüsinasyonlar veya düşünce bozuklukları görülebilir ve belirtiler tıbbi durumun kontrol altına alınmasıyla düzelebilir. Tedavi, öncelikle altta yatan hastalığın yönetilmesine dayanır.
Psikotik bozuklukların tedavisinde en temel hedef, kişinin gerçeklik algısını güçlendirmek ve semptomları kontrol altına almaktır. Antipsikotik ilaçlar, sanrılar ve halüsinasyonları baskılayarak düşünce süreçlerini düzenler ve hastanın çevresiyle daha sağlıklı bir ilişki kurmasına yardımcı olur. İlaç tedavisi, psikotik belirtilerin yönetilmesinde vazgeçilmez bir yere sahiptir ve uzun vadede atakların tekrarlama riskini azaltır.
Ancak sadece ilaç kullanımı yeterli değildir; kişinin sosyal ve mesleki işlevselliğini koruyabilmesi için psikososyal destek de büyük önem taşır. Aile desteği, düzenli doktor kontrolleri ve stres yönetimi stratejileri, hastanın tedaviye uyum göstermesini kolaylaştırır.
Bununla birlikte, her hastada tedaviye yanıt aynı olmayabilir. Bazı vakalarda belirtiler şiddetli seyredebilir ve birey kendisine ya da çevresine zarar verme riski taşıyabilir.
Bu tür durumlarda, hastane yatışı gerekli olabilir. Eğer ilaç tedavisine yeterli yanıt alınamazsa, elektrokonvülsif terapi (EKT) gibi yöntemler devreye girerek tedaviye dirençli vakalarda etkili bir seçenek sunabilir.
Erken müdahale ve düzenli takip, hastalığın uzun vadeli seyrini belirleyen en önemli faktörlerdir. Tedavi süreci her birey için farklı ilerleyebilir; ancak temel amaç, hastanın belirtilerini kontrol altına alarak günlük yaşamını sürdürebilmesini sağlamaktır.
Psikotik Bozukluk tedavisi almak için Kadıköy, Bağdat Caddesi’nde Psikiyatrist ve Psikoterapist Doç. Dr. Özlem Kızılkurt ile bilimsel ve etkili tedavi yöntemleriyle sağlığınızı geri kazanın. Hemen randevu alın ve kontrollü bir yaşama ilk adımı atın!